Çocuk Koruma Kanunu Hakkında Yaptığım Sunum

Görev yaptığım ilçenin 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu’na göre verilen koruyucu ve destekleyici tedbirlerin yerine getirilmesi amacıyla oluşturulan Çocuk Koruma İlçe Koordinasyon Kurulu Toplantısı, İlçe Kaymakamımız başkanlığında kaymakamlık toplantı salonunda gerçekleştirildi.
Toplantıya İlçe Jandarma Komutanı, İlçe Belediye Başkanı, İlçe Emniyet Amiri, İlçe Yazı İşleri Müdürü, İlçe Milli Eğitim Müdür, İlçe Sağlık Grup Müdiresi, İlçe Özel İdare Müdürü, Sosyal Yardmlaşma ve Dayanışma Vakfı Müdiresi katıldı.
Kurulun Sekreteryasını yürüten Şehit Kadir ERASLAN ÇPL. Müdürü Uğur ERDEM ile birlikte, kurul üyelerine ilgili kanun ve yönetmelik ile ilgili sunum yaptık.

12698501_512587202254584_4532018357022043145_o

Bursa Ram ve Milli Eğitim Şube Müdürlüğü’ nün hazırladığı, benim de yararlandığım sunuma buradan ulaşabilirsiniz: Çocuk Koruma Kanunu Uygulamaları

Lise Öğrencilerine Motivasyon Semineri

İlk dönem sona ererken Korkuteli’ deki özel bir kurumda eğitimine devam eden lise öğrencileriyle motivasyon konulu bir seminer verdim.

Yaklaşık 1 saat süren seminerde Fen, Mesleki ve Teknik Anadolu ve Anadolu Lisesi’ nde eğitim gören gayet enerji dolu öğrenci grubunun aktif dinlemeyi bir an bırakmadığını kaydetmeliyim.

Motivasyon Semineri-Korkuteli

1

Çocuklar Ne İster?

Bilgi, hız çağındayız söylemlerini hep duyarız. Her şey hızlı şimdilerde; internet, kargo, telefon, bilgisayar… Zamandan ve insan gücünden birçok şeyde tasarruf eder olduk buacaba sayede. Fakat gel gelelim, önceki zamanlara nazaran çevremizdeki insanlara, teknolojiden kazandığımız(!) zamanı ne hikmetse ayıramaz olduk sanki.

Sorunca bir öğrenci velisine, akşamları neler yaparsınız çocuğunuzla, diye en popüler yanıtlardan biri “annesi ilgilenir daha çok, ödev yapıyorlar” oluyor. Peki ne istiyor bu çocuklar?

“İlgi”… Ama nasıl? Okumaya devam et

Yeni Bir Lise Türü Gerekiyor

4 yıldır MEB’e bağlı bir ortaokulda çalışıyorum. Şimdiye dek birçok öğrencinin liseye yerleşme sürecini takip ettim. Haliyle bu süreçlerden fark ettiğim bir noktayı sizinle paylaşmak istiyorum.

Bildiğimiz üzere, ülkemizde nitelikli bilim adamı yetiştirmek için oluşturulmuş Fen Liseleri (FL) var. Başarılı ve çalışmalarının karşılığını almış öğrencilerimiz bu liselere yerleşerek geleceğe sağlam bir adım atmış oluyorlar. Bu sağlam adımı da, devletin FL hakkında aldığı “seçilmiş öğretmenlerin çalışması ve öğrenci/şube sayısının kısıtlı olması” gibi önlemler desteklemektedir. <Bu arada, FL’nin öğrencilerini 500-450 civarı puanlarla fen lisesialdığını, sadece Matematik-Fen ağırlıklı eğitim verildiğini belirteyim.> Ortaokul sonlarında bir aksilikle ya da potansiyelini kullanmayarak 450 ve aşağısını alan, veyahut FL kazanacak puana ulaşmasına rağmen Fen-Matematik bölümüyle ilgili bir gelecek düşünmeyen parlak öğrencilerimiz için Sosyal Bilimler Lisesi(SBL)’nden başka alternatif maalesef yok. SBL ise, FL gibi imtiyazlara sahip olmadığı gibi, bir de 5 yıllık eğitim süreci gerektirdiği için birçok öğrenci için korkutucu olabiliyor. Okumaya devam et

1

Aileler Boşanırken Çocuklar Konusu

Evlilik ne kadar mutluluk verebilen bir kurum ise ayrılık da o kadar ya da belki daha fazla acı verici olabiliyor. Eşler, ayrılma kararı aldıktan önce veya sonra yanlarındaki çocukları fark ediyor ve onlar için ne yapması gerektiğini kara kara düşünmeye başlıyor.boşanma-1 Boşanmada çocuk, az ya da çok ruhsal anlamda zorluk çekebilir. Bunu asgariye indirmek ebeveynler için en istenen şey. Boşanmayı; ayrılma öncesi, ayrılma sırası ve ayrıldıktan sonra çocuk için nelere dikkat etmek gerekiyor şeklinde safhalara ayırarak bu yazıda ele aldım.

  1. AYRILMA ÖNCESİ
  • Eğer, boşanma öncesi yapılan kavgalar, çatışmalar çocuktan sakınılarak gizlice yapılmışsa;
    • Çocuğun yaşı küçükse (özellikle okul öncesi dönemi) ayrılmanın nedeninin kendisi olduğunu zannedebilir. Bu yüzden çocuğa bu suçluluğu yaşatmamak için iyi şekilde açıklama yapılması gerekmektedir.
  • Şiddetli kavga, bağırışmalar olacaksa bunlar asla çocuğun yanında yapılmamaya çalışılmalıdır. Bunun yanı sıra, çocuğun ayrılma öncesi bazı şeylerin farkında boşanma-2olması, ayrılmanın nedenini anlamasında yardımcı olacağından, birtakım olumsuzlukların saklanmaması işe yarayabilir. Ancak bu, sadece küçük tartışmalar için geçerlidir. Bununla birlikte anne ve baba arasında tehdit, dayak, küfür, vb. içeren büyük kavgalar da çocuklar için şahit olunmaması gereken durumlardır. Çünkü bu çocuğun güven duygusuna zarar verebilir.

Okumaya devam et

1

Sosyal Medya’da Kolay Küfretme Psikolojisi/ 9 Nedeni

2000’li yılların başından günümüze uzanan süreçte sohbet sitelerinden sosyal medyaya sosyal_medya_111doğru bir kaymadan bahsedilir. Burasını işin başka uzmanından okuyabilirsiniz. Bu yazımda ise birçoğumuzun hayatının bir parçası haline gelen sosyal medyada argo sözcüklerin, hakaret içeren paylaşımlarım ve dahası tonla sıralanabilen küfürlerin söylenme psikolojisini 9 neden’le ele alacağım.  Okumaya devam et

3

Hayat Saatlerini İleri Alınca

Saatler… Her bir salisenin, saniyenin, dakikanın, saatler ve diğer zaman birimlerinin birbirini kovalamasıyla da asırlar… Yaz saati uygulamasına geçtiğimiz şu günlerde bir saatin nasıl bir şey olduğunu aklımdan geçirdim ve sizlerle paylaşayım dedim. Bir düşünsenize, bugünlerde birkaç gün önceki saatten bir saat erken yatıyorsunuz. Bunun farkındasınız ama zihniniz saatin geç olduğunu fark edince otomatik olarak size uyku sinyallerini vermeye başlıyor. Hâlbuki önceki haftalarda, yaz saatine geçilmeden önce, diyelim ki 23’te yatıyordunuz ama bir gün için 22’de yatmayı denediniz. Bu uykuyu gerçekleştirmede ne kadar başarılı olabilirdiniz ki…

Aslında hayatımızın saatleri birer birer değil, 24’er 24’er akıp gidiyor. Okumaya devam et

Türkiye’de Psikolojik Danışman/Rehber Öğretmen olmak

Klişe konuşmaktan haz etmediğimden olsa gerek, mesleğiniz nedir sorusuna kimi zaman psikolojik danışman, kimi zaman da rehber öğretmen diyorum. Burası Türkiye. Ne iş yaptığınızı bir çırpıda söylemek zor bazen. Neden mi? Haydi birlikte konuşalım.

Psikolojik danışmanım deyince neler oluyor? Siz de tahmin ve takdir edersiniz ki karşıdaki, sorunu/derdi olan milyonlarca insanlardan sadece biri olunca hemen bir dert açma girişimi başlıyor. Ha sakın eleştiriyorum gibi hissetmeyin. “Derdi olan neylesin?”. Hatta böylesi bipsi danr çözüm arama girişiminde bulunmak, sorunu/durumu çözmede sorumluluk almaya istekli olmanın ilk adımı olduğundan iyi bir şey bile diyebilirim. Zaten sorunlara da mümkün olduğunca yardım etmeye çalışırım. ‘Mümkün olduğunca’; çünkü bu tür ayaküstü bir yardım, bireyi psikoterapik açıdan tanımadan profesyonel olarak mümkün değildir.

Bahsettiklerim ve gözlemlerimden hareketle genel olarak ülkemiz insanı giderek psikolojik anlamda destek almaya eskisi kadar soğuk bakmıyor. Okumaya devam et

1

Umursamaz mıyız: Zaman Girdabı

Hayatın akışı bir düzen içinde işlerken, birer seyirci oluruz çoğu zaman. İşin garibi, dünya üzerine herkes biraz birbirine bağlantılı, biraz bağımsız devam etmesine rağmen bu süreç herkese aşağı yukarı aynı işler. Daha küçüğüm, ilkokul biter mi, liseden de mezun olacak mıyım ki, üniversite okumayı ben de becerebilecek miyim düşünceleri zihinde bir süre kurulurken bir de bakarsınız ki çoktan işiniz olmuş, yalnız da değilsiniz ki eşiniz olmuş.

Zamanın alışılagelen ve duyarsızlaştıran yavaş tesirli zehrinin etkisinden olsa gerek, kısa bir sürede beynimizde geçebilme olanağı olan gelecekle ilgili endişe, beklenti ve hayaller, bazen düşünce hızından daha da çabuk gerçek hayatta çoktan meydana gelmiş olabiliyor.sonsuz-göz yanılması Bu böyle devam ettikçe de hayatın geri kalanı, geride bırakılanları yanında ilk bakışta uzunmuş gibi görünse de aslında çocukluk, gençlik ve ilk yetişkinlik dönemlerimizde geçirdiğimiz zamanların, içinde onca anı ve heyecan var olmasına rağmen bizlere sanki birkaç günmüş gibi gelmesi hiç de anormal olmayacaktır. Ömür vefa eder de şöyle 20 yıl sonra da sanırım, benim için şu yazıyı yazdığım, sizin için de okuduğunuz an’ı (tabi olur da hatırlarsak) sanki bir hayal, daha yeni imiş gibi de olacaktır.

Acaba hafızamızın bir zoru mu var ve hemencecik yaşananları unutup zaman hızlıca geçiyor gibi mi geliyor bize? Tamam, hemfikirim, zaman hep Okumaya devam et

Yaşamın Merkezi: Uyku

Nasıl Yani?

Her sistemin, bütünün hem ana unsurları hem de ara parçaları vardır. Doğumdan ölüme kadar mükemmel bir sistem diyebileceğimiz insan hayatının birçok ara unsurları olsa da en önemli merkezlerinden biri uykudur.

Yorgunluk atma, büyüme hormonu salgılama gibi fiziksel kazançları bir yana, uykunun psikolojik anlamda katkıları, kocaman bir yazı konusu olurdu herhalde. Onca sağladığı şeyeUyku-Bozukluğu rağmen hayatın iç içe geçen ilginçliğinden midir bilinmez, her faydası olan şeyin dozu kaçınca, düzensizleşince gerçekleşen olumsuz durum uyku için de geçerlidir. Nitekim bazı hastanelerde uyku tedavilerinin verilmeye başlanması, günümüz dünya insanının meseleyle nasıl cebelleştiğini gösterirken aynı zamanda uykunun ne kadar kıymetli bir yeri olduğuna da işaret etmektedir.

Başka bir bakış açısı kazanmak anlamında meseleyi değerlendirirsek, İslam inancında gün akşamdan başlar. Böylece başlangıçta dinlenerek, gerekli enerjiyi toplayarak kişi diğer akşam gelinceye kadarki sürece hazır olmuş bulunur. Uyku için kişinin yakıtı, şarjı sayılabileceğini söyleyebiliriz. Aynı şekilde geçen her günü sabahı baz alarak ele aldığımızda gün sabah başlar, akşama dek belli bir efor sarf edilir. Ertesi güne hazır olabilmek için akşam bakım ve takviyelerin yapılması gerekir. Bir sonraki güne tam anlamıyla hazır olabilmek için bir çeşit sıfırlama, tabiri caizse resetleme aracı olan uyku, merkezi bir kimliğe bürünür.

İster yakıt/şarj olarak, ister sıfırlama-reset olarak ele alınsın uyku; akşam yatma saatine bağlı olarak bütün günümüzü olumlu ya da olumsuz olarak etkiler ve bu yüzden yaşamın merkezinde yer alır. Ayrıca uyku, yemek içmek gibi ayaküstü telafi edilebilecek bir ihtiyaç da değildir. Bir öğün yemek atlanıldığında Okumaya devam et